25 Temmuz 2021 Pazar

HİSSÎ BİR ŞEYLER YA DA HİSSİYÂTSIZ BİRİLERİ

Gözlerimi bir selâ sesiyle açmıştım. İmamın sesi bir anne ve çocuğunun sesini haykırıyordu sanki; öyle içten, öyle hüzünlü… Bir anne ve çocuğunun sesi dedim çünkü bir anne eşini, bir çocuk babasını kaybetmişti. Kim, ne kadar anlayabilirdi ki onları… Kaç insan bir hastane koridorunda üç saat içinde sevdiği insanı ebediyete uğurlamıştır ki?  Tüm bunları düşünürken yüreğime işleyen selâyla bir soru kemiriyordu aklımı: gidene mi zor, yoksa kalana mı?

Ben bu sorunun cevabını ararken, ölüm haberini duyan teyzelerden biri ‘kadına bi şey olmaz, devlet bakar’ deyiverdi. Sahi, her şey tam da bu teyzenin dediği kadar mıydı şu dünyada… İnsanoğlunun derdi yalnızca bir karın tokluğu muydu? İki pahalı eşya, iki kuruş para mıydı? Yoksa gönül tokluğu muydu önemli olan?

Bana soracak olursanız gidene de zordur, kalana da… Giden için her ne kadar bir vuslat gerçekleşmişse de, bu dünyada elbette yaşayamadıkları vardır, geride bıraktıkları, henüz doyamadıkları… Kalan içinse koskoca bir boşluk vardır artık yüreğinin bir köşesinde.

İnsanlar hep alışmaktan söz ederler… Ya da unutmaktan… Acı için hep bir müddet sabretmek vardır şu dünyada, biraz dişini sıkarsın sonra alışır ve nihayetinde unutursun. Ama hisli bir yürek taşıyana ne alışmak vardır bence ne de unutmak…

Evet Allah’tan geldik ve yine O’na döndürüleceğiz, işte insanın yapabildiği tek şey buna iman etmektir yalnızca.

Acı ise hisli bir yürek için her dem bir sızıdır, sürekli sabretmek zorunda kaldığı.

Aslında bunca acı duyacak kadar sevmemizi gerektirecek bir yer de değil dünya…

Şair diyor ya hani:

‘’ Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.

‘O olmazsa yaşayamam.’ demeyeceksin.

Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.

Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,

Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.

İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...’’

Peki böyle bir dünyada, o hisli yüreğin her dem sızlayan acısı da neyin nesidir?

Siz bu sorunun cevabını düşünedurun, ben de bugün beni uyandıran davul zurna sesinden devam edeyim.

Evet daha dün bir selâ sesiydi beni uyandıran, bugünse davullar zurnalar…

Dünyanın her köşesinde, milyarlarca insanın her biri bir duyguyla boğuşuyor.

Birisi hayaller kurup mutluluğa doğru adım adım yürürken, öteki ölen hayallerinin yasını tutuyor.

Bir yerde bir bebek ağlıyor, gözlerini dünyaya yeni açmış; öte yanda feryatlar yükseliyor dünyaya gözlerini kapamış bir insanın ardından…

Biri gelirken, öteki gidiyor; biri gülerken, diğeri ağlıyor.

Ve tüm bunları temaşa eden hisli bir yürek, Mustafa Cihat'tan Dünya isimli bir ezgiyi tüm insanlığa armağan edip, şunu hatırlatarak sizi düşünmeye davet ediyor:

‘’Bir selâya bakar göç dediğin…’’


MELİKE SOSLU 

 

MEHMET ÂKİF'E MEKTUP

  Erzurum,20.12.2023   Pek Muhterem Milli Şairimiz, Her ne kadar yıllardır sizin şiirlerinizle hemhâl olup, âdeta sizinle konuşuyormuş...